27 Kasım 2009 Cuma

Bugün bayram erken kalkın çocuklaaar...Bayramı bayram gibi yaşamak ama önce ne için var? anlamak...

Senin İsmail’in kimdir?

Senin İsmail’in kimdir?
Veya nedir?
Makamın mı? Onurun mu?
Mevkiin mi? Statün mü? Mesleğin mi?
Paran mı? Evin mi?Bağın mı? Otomobilin mi?
Ma’şukun mu? Ailen mi?
İlmin mi? Rütben mi? Sanat ve maharetin mi?
Ruhaniyetin mi? Alimliğin mi? Elbisen mi?
Adın mı? Namın mı? Şöhretin mi?
Canın mı? Ruhun mu?
Gençliğin mi? Güzelliğin mi?
Ben nereden bileyim?
Bunu sen kendin bilirsin.
Her ne ve kim ise onu sen kendin Mina’ya getirmeli ve Kurban için seçmelisin.
Ben sadece onun alametlerini sana söyleyebilirim.
Seni iman yolunda zayıflatan, “gitmek”te olan seni “kalma”ya çağıran,
Seni “sorumluluk” yolunda şüpheye düşüren,seni kendine bağlayan ve alıkoyan,gönül bağlılığı,mesaj işitmene,hakikati itiraf etmene izin vermeyen,seni firara çağıran,seni maslahatçı izah ve yorumlara sürükleyen ve aşkı seni kör eden her şey…
İbrahimsin! Ve ismaili zaafın seni İblisin oyuncağı haline getirebilir.
Hayatında şeref,saygınlık,iftihar ve faziletin doruklarında bir tek şey vardır ki onu elde etmek için zirveden inebilir onu kaybetmemek için bütün
İbrahimi kazanımlarını yitirebilirsin:
O İsmailindir.İsmailinin bir şahıs veya başka bir şey olması mümkündür;bir durum bir konum,bir zaaf noktası olması imkan dahilindedir.
.
.
Ey “Hakk’a teslim olan”, “Allah’ın kulu”!
Hakikatin senden istediği şey, işte budur.
Budur “imanın daveti”, “risaletin mesajı”.
Bu senin sorumluluğundur, Ey “sorumlu insan”!
Ey “İsmail’in babası”!
“İsmail’ini öldür”!
“Kendi ellerinle kurban et”!

Ali Şeriati

22 Kasım 2009 Pazar

bim bam bom...

neden böyle bir başlık yazdım bilmiyorum dilime takılmış söyleyip duruyorum...zaten bu aralar dilime takılan takılana...olmadık ne varsa takılıyor...arabesk...fantezi...Türkçe pop...müzikallerden parçalar...neler neler... Allah'tan pek sık sesli çıkmıyor..genelde içimden vızır vızır bir şey...tuhaf bir hal içerisindeyim anlayacağın(burada kime hitap ediyorum bilmiyorum ama yazmışım bir kere kalsın artık) belki henüz tanımadığım bir okuyucum vardır...her ne ise sebeb-i ziyaretim şudur ki...bundan böyle daha sık yazmak niyetindeyim..kim okur bilemem ama ben bir çeşit günlük mantığıyla hayattan bir şeyler paylaşmaya devam edecek gibiyim...aklıma ne gelirse artık...pek edebi şeyler bekleme(ne oluyoruz ya kimle konuşuyorum ben)benden günlük şeyler söyleyeceklerim...selametle

7 Kasım 2009 Cumartesi

Bir gün...


Sabah 8 sularında... okul yolunda başlayan tuhaf bir vizeyle devam edip sonrasında kendini aşan bir perşembe günü konumuz...5 Kasım 2009 ...tuhaf bir sınav, sonrasında Betül'ün ani davetiyle...kitap fuarı yoluna çıkış, taksimden servise biniyoruz ki servis benle yaşıt yahut daha yaşlı...hatırladığım ben ilkokuldayken o otobüslerden vardı ki o zaman da eskiydi...neyse biz kaderimizde bu varmış diyerek bindik..kendimize benim o günkü müteşebbis ruhumla güzelce bir yer bulduk...abartmıyorum 10 dakika sonra arkadaş mide bulantısından ben baş ağrısından fenalık geçirmeye başladık...ben kalan yolu inecek yer arayarak geçirdim ki otobanda yokmuş öyle bir yer...ve İstanbul kitap fuarı sandığımız gibi İstanbul'da değilmiş...Kendini İstanbul sanan ama katiyen İstanbul olmayan bir yerdeymiş...Her neyse patlayan lastiğe rağmen sağ salim oradayız ya bu yeter...ama yetmezmiş içeride bize oksijen lazım olacak zira o da tükenmiş...kalabalık bu dağın taşın ortasında ki yer için haddinden fazla...ay ne kitap sever milletmişiz de haberimiz yok...yani en azından benim haberim yok...demek ki neymiş artık kitabı internetten alıyormuşuz...fuarda geçen saatler, alınan kitaplar, ve 20 tl= 2 sandviç + 2 kola durumu ellerinde 5-6 tl ile İstanbul'a gitmek niyetinde iki genç kız birinin akbili bitmek üzere...diğerinin aylığına arıza çıkıyor...avcılar otobüsü ki canlı çıkmamız yine bir mucize ve sonrasında metrobüsle...ver elini fakülte yahu ne büyükmüş bu İstanbul ve işte günün en güzel anları....okulun kapısından koşarak giren biz ve saat 6 ve müthiş konser başlar...Şevval Sam gezdirir memleketi 1,5 saat müzik...ve sonra ben bu gecenin bu saati nasıl giderim bu yorgunlukla eve durumu...ve imdadıma "hüm hemen beni ara" mesajıyla yetişen elf...elf ve esrayla sabaha kadar sohbet...sabah biraz üzüntülü durumlar...ve sonrasında da maryle hediye alma telaşı...amma 2 gündü olmalıymış...ufff anlatırken bile yoruldum

1 Kasım 2009 Pazar

başka bir zaman başka bir mekan...


kendimi ışınlamak istiyorum. Bir kaç saatliğine uzak bir yerde olmak. Hep düşündüklerimden başka şeyler düşünmek. Hep yaptıklarımdan başka şeyler yapmak. Başka şeyler öğrenmek. Başka şeyler söylemek. Başka yüzler, başka ruhlar tanımak...dinlemek istiyorum hiç duymadığım sesleri... tanımak... öğrenmek... başka sokakların kaldırımlarında yorulsun istiyorum ayaklarım...başka bir ben tanımak...başka arkadaşlar edinmek...geri geldiğimde kendime gelmek istiyorum...çok mu zor ışınlanmak???