28 Kasım 2012 Çarşamba

samimi bir çaresizlik içindeyim, samimi şekilde çok kocaman bir dünya içinde küçücük olduğumun idrakiyle korkudan köşeme çekildim, o kadar küçüğüm ki gölgemi göremiyorum bile, o kadar çıkmıyor ki sesim duyamıyorum sözlerimi, sonra biri çıkıp gözlerin diyor ışığını kaybetmiş bugün, sonra, işte hep aynı hikaye...

13 Kasım 2012 Salı

bir ümit

Şimdi benim oturup sabaha kadar akademik bir yazı yazmam gerekiyor ya...
işte hani benim içimden blog yazmak geliyor...
öyle bir bünyem var benim
böyle gündelik şeylerden yazayım
şikayetler edeyim geçici şeylerden
falan filan
Arapçası fulan mıydı bunun?
Ha bir de Arapça var değil mi?
bir gün öğrenebileceğim galiba derken
ertesi gün imkansızzz dediğim dil
yok ya dil demek diğer dillerle aynı yere koymak olur
o da olmaz
yok yok dil deme olmaz başka isim bulmak lazım
Arapça o, başka şeye benzemez
bana kalırsa asla öğrenilemez
ama işte öğrenmiş numarası yapacağız
öyle işte
sabaha kadar nefes almadan yazı yazarsam
belki memnun ederim "amerikalı ustazı"
belki işte...
bir ümit
sonraki günlerde de durmaksızın Arapça çalışsam
belki bir vakit bu öğrenilemez dili öğrenmiş numarası yapacak kıvama gelirim
işte
küçük küçücük
bir ümit

7 Kasım 2012 Çarşamba

Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında; 
Yekpare geniş bir anın 
Parçalanmış akışında

Tanpınar


tam bir yıl önce bugün nasıl algılıyordum zamanı? ya da tam bir ay önce? sahi son bir ay nasıl geçti?, ben tıpkı şiirdeki gibi bir zaman hayalindeydim değil miydi? beni bulansa her anı uzayan, takvimlerin, saatlerin, tiktakların esiri zaman... 

yapacak işlere zaman yetmez...ama deneyebilirdim
oysa ben duygularla düşüncelerin savaşında tarafsızlığımla bitaraf olmuş haldeyim


yazdıklarım düne yahut bugüne ait değil, epey bir vakit önce hezeyan halinde hani şu ümitsiz yazıları bir bir döşendiğim günlerde yazmıştım, son zamanlarda bloga gelip gidenlerin artması ve fakat boş dönmeleri hasebiyle vakitsizliğime sığınıp yastık altından çıkardım, affola