25 Ağustos 2012 Cumartesi

Fırtına

Havada fırtına öncesi sessizliği mevcut, havadan kasıt benim hayatım oluyor, biliyorum fırtına geliyor,fırtınadan kasıt ne bilemiyorum, ama bir şeyler olacak hissediyorum. Hislerim güçlü çok şükür, şimdi kendimi başıma gelebilecek tuhaflıklara karşı hazırlamalı,ama nasıl? Nasıl hazır olunur onu bilemiyorum. Son zamanlarda çok yakın arkadaslarımdan aldığım ilginç, sevindirici, hüzünlendirici haberler bünyemi epey sarstı. Sanırım büyüdüğümüz gerçeğiyle yüzleşmekte çok geç kaldım, herkes yol aldı, ben geç kaldım. Bir de ben çok sarsılıyorum, çok kolay yoruluyor ruhum, herkes ne kadar dayanıklı, ne kadar güçlü, ne kadar olgun, bir tek ben ürkek kalmışım, bir tek ben hemen devam edemiyormusum yoluma, bir tek ben varmıştım ruhu büyümekte, bir tek ben...

23 Ağustos 2012 Perşembe

Rüya

Dinlenmeye, dinlenmek için de zihnimi boşaltmaya ihtiyacım var. Başaramıyorum. Uykusuz geceler bitti derken rüyalar başladı, derin uyuyamamak, rüya görememekten şikayet ediyordum, oh oldu bana. Her gece bir kaç rüya görüyorum, rüya denirse tabii, pek çoğu kabusa yakın, ve hepsi bir ara beklediğim ama gelmeyen, içinden pek çok anlam çıkacak, düşündürecek cinsten. rüyaların genelde bilinçaltının oyunu olduğunun düşünenlerdenim, ama yıllar içerisinde gerçekten ilahi mesaj taşıyabildiklerini yaşayarak öğrendim. Bu yüzden çokça düşündüğüm, korktuğum bir şeyle ilgili bir rüya gördüğümde etkilenmem, endişelenmem. Ama düşünerek uyumadığım bir şey rüyama girdiyse, tuhaf, olağanüstü ayrıntılar gizliyse ya üstüm açık kalmıştır, ya da bir anlam vardır. Şimdi benim, dinlenmek, eğlenmek vs. ile kendimi yoğun günlere hazırlamam gereken boş günlerim, evde pinekleyerek, tuhaf rüyalar görerek ve kalan zamanda bunları düşünerek geçiyor. Bravo bana, tam hayal ettigim gibi... Rüyaların bir tanesi şimdiye kadar gördüğüm en korkunç rüyalar listesinde-ki böyle bir liste olacak kadar korkunç rüyalar görüyorum- üst sıralara yerleşmiş durumda, bir diğeri yoldan çevirip bir teyzeye sorsanız şak diye yorumunu yapıştıracağı klasiklerden, yo yo orda kal teyze, daha çok erken... Hayır herhalde ben bu rüyaları hergün ekstradan uyuduğum birkaç saat içinde görmüyorum, rüyalarla ilgili tüm bilimsel açıklamalar bir yana, hiç biri bir kaç saniyeye sığacak cinsten değiller. Ama hakettim, sen misin artık hiç rüya görmüyorum diye söylenen al sana rüya, ohh bu da sana reva.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Bayram

Bayram geldi, güzelliklerle, neşelerle, şekerlerle, eskiyi yâd edişlerle geldi. Kaybettiklerimizi hatırlattı, özletti. Bu Bayram içimden büyüklerin ellerini daha çok öpmek geldi, bir dahaki bayram da yanımızda olsunlar diye dua ettim içimden, büyüdükçe anlaşılıyor kıymetleri. Ya bir dahaki bayram, bir dahaki düğün, bir dahaki yaz yanımızda olmazlarsa diye endişede bürüyor içimi, biliyorum Rabbim bize onlardan öğreneceklerimiz için vakit verdi, ama biz değerlendirmedik ve mutlaka bir gün daha da iyi göreceğiz her şeyi. Çok değil biraz daha büyüdüğümde pişmanlıklar saracak içimi, pişman olmamak için çabalıyorum ama yetmez biliyorum, daha çok sarılmalıyım onlara daha çok dinlemeliyim anlattıklarını, daha uzun bakmalıyım gözlerine. Bir gün onlar gibi kocaman bir ailem olsun istiyorsam, fedakar olmalıyım, cesur olmalıyım, sabırlı olmalıyım onlar gibi...

17 Ağustos 2012 Cuma

Mutlu

İskandinav sakinliği, kalabalık yerine dinginlik. Kışları olmasa yaşanacak güzellikte bir şehir Helsinki, bende anısı hep güzel olacak muhakkak. Çok başarılı bir kongre, beklediğimden çok daha keyifli bir sunum. Şehre hakettiği ilgiyi gösteremesem de hızlı bir tur ve hepsi hareket halinde çekilen onca fotoğraf. İstanbul sevgim bir yana, kaosu olmayan başkentler, büyük şehirler, üstelik yeşil yoğunluğu, boğaza benzemese de deniz ve adalar sanırım sevdiriyor bana kendini. Çok verimli üç gün geçirdim, öncesinde kendi kendimi yemelerim olmasa daha bile verimli geçebilirdi. Çok büyük bir deneyim yaşadım, büyüdüm,  cesaretim arttı. Zor sandığım şeyler, sandığımdan çok daha kolay olabilirmiş isteyince, çabalayınca. Keyif alabilmek için belki de sıkıntı çekmek gerek öncesinde. Kısa bir süreliğine de olsa gerçekten mutlu hissettim ve anladım beni tatmin eden şeyin akademik-mesleki başarı olduğunu. Cesaretlendim... Huzurlandım... En çok da umutlandım...

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Yolculuk

Heyecanlıyım, hem de çok. Yarın bu saatlerde başka bir ülkenin kısacık gecesinde olacağım,  boyumdan büyük islere kalkıştım, iyi mı yaptım kötü mü yakında öğreneceğim, her küçük ayrıntıya kafa yordum ama son bir kaç gecedir rüyalarımda hatalarla, sıkıntılarla boğuşuyorum, olumsuzluk her yanımı sardı yine ama biliyorum benim düşündüğüm kadar kötü olamaz herşey hem son zamanlarda yaşadıklarım, ruhumdaki kırıklıklar, iş-güç, akademik meselelerde üzülmeye deymeyeceğini anlamamı sağladı, ben bunları hayatın merkezine koyanlardan olmayacağım, güzel olursa mutlu olacağım olmazsa hayırlısı deyip yoluma devam edeceğim, böyle istiyorum... Herşey güzel olsun da istiyorum :) içimdeki korkular gitsin, herşey sıkıntısız bitsin duam,  zihnim ve bedenim yorulurken, ruhum dinlensin artık ne olur...

7 Ağustos 2012 Salı

meşguliyet

meşgul  olmak, hiç bir şeye vakin yetmemesi, yetişememee ndişesi, mideme ağrılar soksa da benim için en iyisi, böylece düşünmeye, kendime dert üretmeye az kalır vaktim, daha az üzülür, daha çok boşver derim. ilginç ama yine de aklımdan silmeye çalıştığım şeyleri düşünmeye vakit buluyorum bu aralar, tüm bu meşguliyete vakitsizliğe rağmen, anlıyorum ki bazı şeyler kolay geçmiyor gerçekten, maddi-manevi, büyük-küçük sıkıntılar var hayatta, öğreniyoruz zamanlai benimse en son öğrendiğim çok zayıf noktalarım olduğu, içimin sandığım kadar ferah olmadığı, oluruna bıraksam da herşeyi, olurun kolay olmadığı... telaşların bize bazı sıkıntıları geçirmediği...

3 Ağustos 2012 Cuma

bir ömür
bir sene
bir mevsim
bir ay
bir hafta
bir gün
bir saat
bir saniye


bir ben, geçen bir ay içinde kayıp bir ben, kendimi bumak istiyorum yeniden...

2 Ağustos 2012 Perşembe

algı

Mekanların taşıdıkları anlamlar var benim için, oluşturdukları hisler, bazen bir sokaktan her geçişimde aklıma aynı şeylerin geldiğini farkederim, anısı vardır belki, belki çağrışımı...
Üsküdar çarşısına her gittiğimde, çocukluğum aklıma gelir, okula başlamadan hemen önce çıkılan alışveriş, bir kaybolma hikayesi... istisnasız her gidişimde düşer bunlar zihnime, Üsküdar'ın her camisinin ayrı bir anısı vardır, hepsine ait başka his
Bazen bir otobüs durağının bile anısı vardır bende, orada bir yaşanmışlık...
Çamlıca tepesi lise yıllarımdır, o manzara bana hep bir şeyler anlatır, hep eskiye götürür
Sonra Avrupa yakası...
Mesela Fatih, ne zaman gitsem çocukluğumdaki ilk gidişimi hatırlardım uzun yıllar, sonra başka anılar eklendi üzerine, başka sokaklarında geçen başka hisler, gitmediğim ama bildiğim adresler ve camileri, her birine ait başka bir ruh...
İstanbul'un hemen hemen her semtinde ayrı bir hikaye, ayrı bir his...
Bazılarında silik, bazılarındaysa nasıl güçlü
Birkaç semt var ki her noktasında ayrı düşünceler hücum eder zihnime...
Mesela üniversite, beyazıt-laleli-vezneciler, fakülte kapısından her girişimde ilk günüm zihninmin köşesinde, öğrenciyken hergün başka telaşla giderken bile zaman zaman aklıma düşerdi o ilk gidiş, o saflığım, o naiflik, o gözyaşlarım, kararlılığım, o ilk günü düşünüp çok kez ne kadar güçsüzmüşüm demişimdir ama şimdi düşünüyorum aslında ne kadar güçlüymüşüm, 17 yaşında ne kadar olabilirsem o kadar...
Bazen bir noktaya ait anlamlar değişir, son zamanlarda birkaç kez fakülteye gitmem gerekti, her zamanki gibi Laleli-üniversite durağı, çok zamanların aksine ters yönden geliyordum belki ama ilginç olan bu değildi, o durak benim için hikayesini değiştirmişti, anlatılan tek bir hikaye benim hafızama kazınmıştı, kırmızıda geçemedim... ben aslında kırmızılarda geçmem, ama o durak 4 yıl boyunca koşuşturmayla, hep derse yetişme halinde ihlal ettiğim bir ışık olmuştu... ve büyümüş ben, dinlediğim ve hiç dinlememiş olmayı -çok fazla etkilendiğimden- yeğleyeceğim bir hikayenin tesiriyle yeşili bekledim, hiç araç yokken, herkes yürürken bekledim, ve düşündüm bu durak hikayesini değiştirdi, yılların birikimi bir günde başka bir şeye dönüştü, unuturum belki, başka bir hikaye siler belki aklımdaki travmatik sahneyi, görmediğim ama dinlediğim o hikayeyi. Ama yaşadıklarımız, dinlediklerimiz tümüyle unutulmuyor sanırım...
yeni mekanlar ekleniyor hayatımıza, yeni insanlar, bazen de eksiliyorlar, ama ruhumuzda bıraktıkları iz gerçekten baki... unuttuğumuzu sandığımızda aslında unutmamış oluyoruz, beklemediğimiz bir yerde bir başka zamanda yine karşımıza çıkacaklar pek muhtemel...
Sonra işte tüm bu hislerle, bu yanılmışlığın verdiği ağırlıklar yürüyorum, uzun uzun, fakültenin koridorlarında onca hikayem var ama aklımda başka bir hikaye düştü bir kere, nasıl silerim diye düşünüyorum... sonra farkediyorum şimdi o 17 yaşındaki naif kızdan daha zayıfım, daha kolay etkileniyorum, daha zor çıkıyorum kuyudan...
Artık yanılmaktan korkuyorum, denemeye cesaretim yok anlıyorum. Bu kadarmıymış benim cesaretim diyorum, bu kadar kolay mı vazgeçeceğim denemekten... kızıyorum kendime ama böyleymişim ben meğersem, bilmeden aklıma kazımışım yanılmayacağımı, ilk seferde doğru limana yanaşacağımı... şanslı sanmışım kendimi, yanılınca işte böyle olmuş, cesaretim elimden alınmış, kuşun kanadı kırılmış... uçmak istemiyor, konduğu yerde kalsın istiyor...