2 Ağustos 2012 Perşembe

algı

Mekanların taşıdıkları anlamlar var benim için, oluşturdukları hisler, bazen bir sokaktan her geçişimde aklıma aynı şeylerin geldiğini farkederim, anısı vardır belki, belki çağrışımı...
Üsküdar çarşısına her gittiğimde, çocukluğum aklıma gelir, okula başlamadan hemen önce çıkılan alışveriş, bir kaybolma hikayesi... istisnasız her gidişimde düşer bunlar zihnime, Üsküdar'ın her camisinin ayrı bir anısı vardır, hepsine ait başka his
Bazen bir otobüs durağının bile anısı vardır bende, orada bir yaşanmışlık...
Çamlıca tepesi lise yıllarımdır, o manzara bana hep bir şeyler anlatır, hep eskiye götürür
Sonra Avrupa yakası...
Mesela Fatih, ne zaman gitsem çocukluğumdaki ilk gidişimi hatırlardım uzun yıllar, sonra başka anılar eklendi üzerine, başka sokaklarında geçen başka hisler, gitmediğim ama bildiğim adresler ve camileri, her birine ait başka bir ruh...
İstanbul'un hemen hemen her semtinde ayrı bir hikaye, ayrı bir his...
Bazılarında silik, bazılarındaysa nasıl güçlü
Birkaç semt var ki her noktasında ayrı düşünceler hücum eder zihnime...
Mesela üniversite, beyazıt-laleli-vezneciler, fakülte kapısından her girişimde ilk günüm zihninmin köşesinde, öğrenciyken hergün başka telaşla giderken bile zaman zaman aklıma düşerdi o ilk gidiş, o saflığım, o naiflik, o gözyaşlarım, kararlılığım, o ilk günü düşünüp çok kez ne kadar güçsüzmüşüm demişimdir ama şimdi düşünüyorum aslında ne kadar güçlüymüşüm, 17 yaşında ne kadar olabilirsem o kadar...
Bazen bir noktaya ait anlamlar değişir, son zamanlarda birkaç kez fakülteye gitmem gerekti, her zamanki gibi Laleli-üniversite durağı, çok zamanların aksine ters yönden geliyordum belki ama ilginç olan bu değildi, o durak benim için hikayesini değiştirmişti, anlatılan tek bir hikaye benim hafızama kazınmıştı, kırmızıda geçemedim... ben aslında kırmızılarda geçmem, ama o durak 4 yıl boyunca koşuşturmayla, hep derse yetişme halinde ihlal ettiğim bir ışık olmuştu... ve büyümüş ben, dinlediğim ve hiç dinlememiş olmayı -çok fazla etkilendiğimden- yeğleyeceğim bir hikayenin tesiriyle yeşili bekledim, hiç araç yokken, herkes yürürken bekledim, ve düşündüm bu durak hikayesini değiştirdi, yılların birikimi bir günde başka bir şeye dönüştü, unuturum belki, başka bir hikaye siler belki aklımdaki travmatik sahneyi, görmediğim ama dinlediğim o hikayeyi. Ama yaşadıklarımız, dinlediklerimiz tümüyle unutulmuyor sanırım...
yeni mekanlar ekleniyor hayatımıza, yeni insanlar, bazen de eksiliyorlar, ama ruhumuzda bıraktıkları iz gerçekten baki... unuttuğumuzu sandığımızda aslında unutmamış oluyoruz, beklemediğimiz bir yerde bir başka zamanda yine karşımıza çıkacaklar pek muhtemel...
Sonra işte tüm bu hislerle, bu yanılmışlığın verdiği ağırlıklar yürüyorum, uzun uzun, fakültenin koridorlarında onca hikayem var ama aklımda başka bir hikaye düştü bir kere, nasıl silerim diye düşünüyorum... sonra farkediyorum şimdi o 17 yaşındaki naif kızdan daha zayıfım, daha kolay etkileniyorum, daha zor çıkıyorum kuyudan...
Artık yanılmaktan korkuyorum, denemeye cesaretim yok anlıyorum. Bu kadarmıymış benim cesaretim diyorum, bu kadar kolay mı vazgeçeceğim denemekten... kızıyorum kendime ama böyleymişim ben meğersem, bilmeden aklıma kazımışım yanılmayacağımı, ilk seferde doğru limana yanaşacağımı... şanslı sanmışım kendimi, yanılınca işte böyle olmuş, cesaretim elimden alınmış, kuşun kanadı kırılmış... uçmak istemiyor, konduğu yerde kalsın istiyor...

Hiç yorum yok: