6 Ocak 2013 Pazar

Hindistan'da Bilim :)

Üşenmedim, oturdum 6 yıl önce yazdığım bir akademik bir de gevezelik yazıyı okudum. Yok artık dedim, evet çok basit evet seviye yerlerde ama kesinlikle daha güzel yazıyormuşum. Önce kendime bir acıma haline büründüm, üniversiteye başladığında insan ne kadar toy ne kadar küçük ve bunun ne kadar bilincinde değil dedim. Sonra bu korkunç yazıları -ki benimki hiç bir zaman en korkunçlardan biri olmadı- okumak zorunda kalan hocalara acıdım. Sen oku oku koca adam ol, akademik yazıların içinde boğul sonra gel bu öğrencilerin basitliklerinden mütevellit anlaşılamayacak düzeyde tuhaf olan yazılarını okumaya çalış, lisansüstü öğrencisi olarak yazdıklarım daha karışık evet ama hala bu akademiklerin anlayabileceği düzeyde karışık değil. Evet evet eminim, onlar ancak ve ancak karışık yazı dilini anlayabiliyorlar. Basit onlar için karmaşık; iki kere iki dört deyince orada gizli bir teori arıyorlar, bulamayınca anlaşılmaz bu diyorlar, yok efendim anlaşılmaz bir şey yok, yormayın kendinizi. 

Eğer elektronik posta kutum beni yanıltmıyorsa üniversitede yazdığım ilk yazı "Hindistan'da Bilim" muhtemelen bu şekilde ödev verilmiş zira bir konu seçecek olsam bu ne o zaman ne şimdi ne de başka bir zaman "Hindistan'da Bilim" olmazdı. O gün konuya ilgisizliğimden ve bilgisizliğimden bugün de geçtiğimiz dönem aldığım "Karşılaştırmalı düşünceler tarihi" dersinde 2 hafta boyunca "Çin ve Hint'de bilim diye bir şey yoktur. Baktım baktım bulamadım ben bulan olursa haber versin" şeklinde işlediği için mevzuyu ikna olmaya yakın durumda oluşumdan, ikna olmasam dahi bu topa girmek istemem, kaldı ki Hint benim için "bollywood"dur. Tercihim değildir -slumdog millionaire tenzih ederim, sondaki hint dansı sahneleri dışında gayet dayanılır bir filmdir-. Hint derken zihnimde o danslar o müzikler dolaşmaya başlar bir fena olurum.

Velhasıl, insan yıllar sonra okuduklarını bakınca bambaşka şeyler düşünüyor, aldığı not, eleştiri aklına bile gelmiyor. Ben de son günlerde yazdığım o upuzun ve Türkçe'min İngilizce'mden, İngilizce'min Türkçe'mden beter olduğunu düşündüren yazıları okuduğumda, sabah namazıyla ne kadar uykusuz olduğumu hatırlatan, kısacık uykularla hiç bir zaman tatmin olmadığım yazılar yazdığım, kendimle kavga halinde, yardım mı almalıyım boğuşmalı mıyım diye sorguladığım günleri çoktan unutmuş olacağım. Ve muhtemelen yine hala son dakika insanıyım, hala iyi yazamıyorum diye hayıflanacağım. Buyum ben, alışmalıyım...

Hiç yorum yok: