11 Aralık 2012 Salı

2012'nin Aralık ayındayız, fikrimce kıyamet falan kopmayacak. Ama benim için kabus gibi bir ay oluyor halihazırda. İlginç bir gün geçirdim bugün, kütüphanede masa dolusu kitap ve internet ikilisiyle bir yazı yazamadım. Tıkandım, kalakaldım öylece, yazamadım, olmadı. sonra eve gelince aklıma geldi birden; ben bu sene epey şey yazdım, çoğunu kaldırdım kenara, öylesine şeylerdi hepsi. İyi yazmak mühim değil çoğu zaman, sadece yazabilmek, tıkanmamak istediğim. Sonra düşündüm ne zamandır böyle çok yazıyordum? Temmuzdan beri, zira bir tuhaflık yaşadım, alışık olmadığım bir silkelenme, bir büyüme, ruhumda bir perde indi, bir perde kalktı, sustum, konuşunca saçmalıyormuşum dedim, yazmaya başladım, gerekli-gereksiz yazmaya. sonra işte ertelediğim şeyleri yapmaya başladım, planlamadan kendiliğinden, arzuladığım gibi, sonra bir noktaya geldim ve yine tıkandım. Akademik yazım içinde sanırım bir silkelenmek gerekiyor, önce bir dibi görmem, yanmam gerekiyor ki küllerimden doğayım. Öyle işte...

Hiç yorum yok: