Her
gün derse giderken cenaze arabası görüyorum, ama istisnasız her sabah. Zira
öğrencisi olduğum enstitü hemen mezarlığın yanı başında-İstanbul'un kadim ve meşhur mezarlıklarından biri-şikâyetçi
değilim. Önceleri farketmiyordum cenaze araçlarını, farketsem de üzerinde
durmuyordum. Hayatın sıradan bir parçasıydı sanki ama şimdi bir metafora
dönüştü zihnimde. Her gün görüyorsam onları ve tuhaf bir biçimde dikkat
ediyorsam hangisi dolu hangisi boş, madem durum böyle faydalanmalıyım bundan
dedim kendimce, her gün derse gitmeden önce ölümle yüzleşiyorum önce. Ölüm... Bütün
bu çalışmaların, didinmelerin sonu sade ve sadece ölüm. Sonrası gerçek hayat! Bugünkü
kısa ve yalan, asıl hayat o aracın gittiği yerde, o yeşil örtünün altında
gerçekler. İşte bu halet-i ruhiye ile başlıyorum güne, bazen iyi bir etki
bazen kötü. Kimi gün aklımı başıma getiriyor cenaze arabaları, kimi gün fazla
sarsıyor… ama varlar işe, mezarlıklar, salalar, cenaze arabaları… varlar, ölüm
gibi ölüm kadar gerçekler. İçinde olduğumuz şu hayatın geçiciliğini,
gerçekliğini anlatırcasına her gün daha gerçek ve daha yakın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder