4 gün önce 25 Aralığı gösterdi takvim pek çokları için noeldi,kutlandı,hediyeler verildi dünyanın çesitli yerlerinde
bugün pek onemliydi Hrıstıyan alemi için...benim icin de öyleydi ama noel olduğu icin değil. evet Hz.Isa`nın doğum günüydü belki ve yeterince kutlayanı vardı
. benim icin 25 Aralik Büşra`nin doğum günydü.cok az insan icin birsey ifade ediyordu belki büşrayı tanıyan şanslı insanlar için, ama benim icin cok şey ifade ediyordu .
hayatta varlığına, uzakta bile olsa sınırsız ihtiyaç duyduğunuz insanlar vardir işte o benim için böyle biri, arkadaşım, ablam, sırdaşım pek cok şey oldu benim için geçen zamanda, hep mesafeler vardı aramızda, hep yazılan yada yazılması hayal edilen ama gönderilmeyen mektuplar, kavuşmalar vardı, kavuşması güzel ayrılması zor zamanlar, bir sürü kavga, kırgınlık ama hepsi geçen zamanın içinde küçücük ,kocaman bir çocukluk...insan bazen pek çok şey düşünüyor bir günde...seslerin arasında "bu arada doğum günün kutlu olsun" dediği birine aslında pek cok şey söylüyor içinde...susuyorum, her insan pek çok insandan etkilenerek olduğu kişi olmuştur bence benimde etkilendiğim kisilerden biri doğmus bu günde o olmasaydı ben ben olmaz mıydım diye düşünüyorum olurdum mutlaka ama belki bir parça farklı olurdum,farkında olmazdım ama mutlaka bir tarafım eksik olurdu.cünkü onun yerini kimse dolduramazdi, dolduramadi, dolduramayacak...
şimdi uzakta olan birini özlemek bu yaz da gelmez herhalde demek, gelse de ne olur ne yapabiliriz ki diye düşünmek, şartlar değişti, hayat değişti, o değişti, ben değiştim demek...sonra hatırlamak yapmadıklarım yüzünden kim bilir kaç kez kırılmış olabileceğini, yine de gelsin bir sarılırım baska şey istemem demek, sormak kendine acaba biliyor mu onu böyle sevdiğimi, nasıl değer verdiğimi, çok özlediğimi?
29 Aralık 2007 Cumartesi
13 Aralık 2007 Perşembe
bir kitap...biraz şikayet
son günlerde tramwayın reklam bölümüne asılan bir ilan dikkatimi çekti ilan kendini dünyanın en akıllı insanı ilan(ve zann)eden Erdal Demirkıran'a ait ismi de Sen Şimdi Gidecen ya Cehennem'in Dibine Git Ben Bağrıma Taş Basarım (Bağır Taşı Hediyeli) şeklinde kitabı tanıtım amaçlı yazılan yazı ise Sevdin mi Mecnun gibi sevip düşme çöle...
Sevdin mi Ferhat gibi sev hiç olmazsa;
git dağ del, su getir köyüne de aşkın bir işe yarasın!
şeklinde...yazar aşkı genelin aksine olumsuz bir şekilde ele alıyormuş...internette bahsedilenlere göre.Olabilir mümkündür kendisine göre enteresan bir konu belirlemiş, sloganlar falan bulmuş...ama ben(ki genellikle yazı dili ile konuşma dili arasında uçurum olmasından hoşlanmam, kimi zaman konuştuğum gibi yazmayı da tercih ederim)bile yazarın kitaba isim verireken bile fazlasıyla belli ettiği üslubundan rahatsız oldum. belki sohbet ortamında böyle konuşarak çevresindekileri güldürüyor, eğlendiriyordur ama bunda mizah görmek zor, antipatikliği de cabası üstelik kitabın ismi kitabı ilgi çekici kılmaktan çok göze batıcı hale getirmiş galiba ya yazar dünyanın en akıllı insanı olduğundan bu ayrımı iyi belirleyememiş yada bu üslubun kendisine edebiyatla değil kısa sürede okunan,eğlendiren, fakat hiç bir etkisi ve faydası olmayan kitaplara ilgi duyan bir okur kitlesi oluşturmaya çalışmış yada zaten Erdal Dmirkıran'ın zaten böyle bir okur kitlesi varmış da benim haberim yokmuş.bir de bu duruma başka bir açıdan baktım, tamamen kendi açımdan bir ihtimal gelecek mesleğim olan "kütüphanecilik" açısından. katologlama derslerinde sık sık yürüttüğümüz mantığa başvurdum, "katologlama yapıyorsun ve kitap eline geldi hadi nitelemeni yap"...bir kere ilk tepkim antipatik kitap kapağına küçümseyerek bakmak ve elime alıp almamakta tereddüt etmek olur diye düşünüyorum...sonra, temel girişi falan geçtim kitabın ismini asla girmek istemem şeklinde tahminim bir kere çok uzun bir kısmını almak olmaz; muhtemelen iç kapakta tamamı vardır,bir yandanda "zavallı kullanıcılarım bu kitabı okumazlar inşallah "diye iç geçiriyor olmam da pek muhtemel,aynı anda biz buna para mı verdik? kim yapıyor burada satın almayı?şeklinde hayıflanmalarda gerçekleşirdi herhalde...kısacası bu kitap bende sadece ilanlarıyla hem bir okur hem bir kütüphaneci adayı olarak önyargı oluşturdu ve bu hiç sevmediğim içeriğini bilmeden, gerçek bir değerlendirme yapmadan eleştiri yapmama neden oldu...
Sevdin mi Ferhat gibi sev hiç olmazsa;
git dağ del, su getir köyüne de aşkın bir işe yarasın!
şeklinde...yazar aşkı genelin aksine olumsuz bir şekilde ele alıyormuş...internette bahsedilenlere göre.Olabilir mümkündür kendisine göre enteresan bir konu belirlemiş, sloganlar falan bulmuş...ama ben(ki genellikle yazı dili ile konuşma dili arasında uçurum olmasından hoşlanmam, kimi zaman konuştuğum gibi yazmayı da tercih ederim)bile yazarın kitaba isim verireken bile fazlasıyla belli ettiği üslubundan rahatsız oldum. belki sohbet ortamında böyle konuşarak çevresindekileri güldürüyor, eğlendiriyordur ama bunda mizah görmek zor, antipatikliği de cabası üstelik kitabın ismi kitabı ilgi çekici kılmaktan çok göze batıcı hale getirmiş galiba ya yazar dünyanın en akıllı insanı olduğundan bu ayrımı iyi belirleyememiş yada bu üslubun kendisine edebiyatla değil kısa sürede okunan,eğlendiren, fakat hiç bir etkisi ve faydası olmayan kitaplara ilgi duyan bir okur kitlesi oluşturmaya çalışmış yada zaten Erdal Dmirkıran'ın zaten böyle bir okur kitlesi varmış da benim haberim yokmuş.bir de bu duruma başka bir açıdan baktım, tamamen kendi açımdan bir ihtimal gelecek mesleğim olan "kütüphanecilik" açısından. katologlama derslerinde sık sık yürüttüğümüz mantığa başvurdum, "katologlama yapıyorsun ve kitap eline geldi hadi nitelemeni yap"...bir kere ilk tepkim antipatik kitap kapağına küçümseyerek bakmak ve elime alıp almamakta tereddüt etmek olur diye düşünüyorum...sonra, temel girişi falan geçtim kitabın ismini asla girmek istemem şeklinde tahminim bir kere çok uzun bir kısmını almak olmaz; muhtemelen iç kapakta tamamı vardır,bir yandanda "zavallı kullanıcılarım bu kitabı okumazlar inşallah "diye iç geçiriyor olmam da pek muhtemel,aynı anda biz buna para mı verdik? kim yapıyor burada satın almayı?şeklinde hayıflanmalarda gerçekleşirdi herhalde...kısacası bu kitap bende sadece ilanlarıyla hem bir okur hem bir kütüphaneci adayı olarak önyargı oluşturdu ve bu hiç sevmediğim içeriğini bilmeden, gerçek bir değerlendirme yapmadan eleştiri yapmama neden oldu...
12 Aralık 2007 Çarşamba
25
tam 25 gun olmus yazmayali...iyi bir mazeret gerek diyorum kendi kendime ama yok biliyorum...yazmadiklarim yazacakalrimin teminati aslinda.hatta aslinda ben hep yaziyorum yolda giderken,sinava girerken hep birseyler var kafamda yaziim sunu die yaziorum da beynimde ama ne kagit var ne kalem elimde...ucup gidiyor tabii haliyle.mesela dun yazdim kafamda...tramway sohbetleri...diye uzun bir yazi ama simdi cekiniyorum harflere dokmeye cunku biliyorum dunun aynisi olamaz hic bir seklide...bide ozur dilerim blog cidden nete giremiyorum pek fazla...girsem de bes dakika skype, bes dakika msn,bes dakika facebook muhabbeti yapiyorum odev fln varsa onalra bile bakmiyorum ki hep oluyor nedense...neyse simdilik benden bu kadar eski formuma donunce gorusmek uzere
19 Kasım 2007 Pazartesi
11 Kasım 2007 Pazar
bir kaç gün pek çok şey değiştirdi muhakkak...korktuğum başıma gelmedi.her şey iyi gitti,üstümden koca bir yük kalktı,kalkan yükün yerini yenileri aldı ama olsun,inandım herşeyin bir sonu olduğuna...ve yine gerçekleşti,bir şeyi çok istedim oldu,ama istemek yetmedi tabii,uğraşmak gerekti,dolambaçlı yollar,korkutan sorular sonuç; yüzünde kararsız bir gülümseme ile bilmediği yollarda bilmediği kaygılarla ben,karanlığın içinden geçerken hoşçakal dedim gözyaşlarıma...
8 Kasım 2007 Perşembe
dün, bir arkadaşı mutlu etmek, ona kocaman bir "doğum günün kutlu olsun" demek vardı,biraz rezil oldu ama tamamlandı...başka bir arakadaşa hayattayım, hatırında mıyım? demek vardı, o da oldu...
bugün, görmek istediğim bir arkadaş,gitmek istediğim bir seminer vardı. elimdeyse başımı ağrıtacak dersler kaldı...
yarın,gidilecek bir "kuştepe" oyalamayın beni denilecek bir yetkili,yapılacak bir sürü ödev var...bir de gün doğmadan doğacaklar!
bugün, görmek istediğim bir arkadaş,gitmek istediğim bir seminer vardı. elimdeyse başımı ağrıtacak dersler kaldı...
yarın,gidilecek bir "kuştepe" oyalamayın beni denilecek bir yetkili,yapılacak bir sürü ödev var...bir de gün doğmadan doğacaklar!
6 Kasım 2007 Salı
boz suskunluğunu...
bozmak elindeyse boz...ama söyleyecek güzel şeyleri unutacaksan konuşma diyorum kendime...ne zaman güzel bir şey varsa konuşacak, sırası gelmeden gölegeliyor bir şeyler...çok feci gölgede kaldık bu aralar,kafa karışıklığı içinde,bakarken hep ekrana dedim içimden; benim bir bloğum vardı!ama saatler süren ödevler...ekranla karşılıklı donmalarımız...baş ağrılarımız...bitmeyen şeyler...ve üstüne bir sürü karmaşa,stresin en acımasız hali,içime batan bir sürü bilgi.bazen hayata kendinizi bırakmak istersiniz ya öyleyim, ama biliyorum bir an bıraksam tekrar tutunamam...son günlerde ne çok düşündüm, hiç çıkış yolu bulamadım, ne kadar nefret ediyorsam belirsizlikten, o kadar içine girdim...küçücük düşünceler,dertler üstüne gittikçe kocaman olup içine aldı beni...keşke akışına bırakabilsem...ufff diyorum herşeye etrafımda dönen hayata,tamam kabul ediyorum,şu dakikalarda benden çok büyük dertleri olanlar var içinden çıkılmaz dertleri, kaosun içinde,ateşin altında kalanlar...ama bunlar iyi yapmaz ki beni,daha da kötü yapar halbuki...
birşeyler yazmak istedim...yazamadım galiba,ama kafam çok karışık...açtığım kapılar yüzüme kapanıyor...herkes anlayışsız...kimse kimseyi dinlemiyor.
ama kimseden nefret edemem ben, en fazla gıcık olurum,çok sık sesim titreyerek konuşuyorum bu günlerde...güçsüz müyüm? bilmiyorum. ağlamaklı? evet.
tesadüfler korkutuyor beni... umutsuzluğa düştüğümde beliren bir ışık korkutuyor-nasıl bir karanlık gelecek ki ardından?-ama bilsinler ben taviz vermem...taviz ise tek seçenek...hoşçakal derim hiç olmadı!ama denemeli önce tüm yolları.
birşeyler yazmak istedim...yazamadım galiba,ama kafam çok karışık...açtığım kapılar yüzüme kapanıyor...herkes anlayışsız...kimse kimseyi dinlemiyor.
ama kimseden nefret edemem ben, en fazla gıcık olurum,çok sık sesim titreyerek konuşuyorum bu günlerde...güçsüz müyüm? bilmiyorum. ağlamaklı? evet.
tesadüfler korkutuyor beni... umutsuzluğa düştüğümde beliren bir ışık korkutuyor-nasıl bir karanlık gelecek ki ardından?-ama bilsinler ben taviz vermem...taviz ise tek seçenek...hoşçakal derim hiç olmadı!ama denemeli önce tüm yolları.
18 Ekim 2007 Perşembe
ben bir kucuk akil kocaman kutuphane koselerinde...mekan buyuk...is buyuk ben kucucuk...bazen kaybolurum eski bir dergide bazen yolumu bulurum,ciltlerin icinde...
ve okul tam gaz devam ediyor...ama blog duragan...bayramda ozenle cektigim fotograflari bile eklemeye vaktim olmadi...aslinda vakit vardi belki ama halim yoktu...yada ikisi birdan...simdi gene ne imlaya halim var ne de kelime oyunlarina...sayfalarin...odevlerin...sokaklarin icinde kayolmus ben...vazgecmek zorund akaliyorum yavas yavas bu sene icin belirledigim hedeflerden...okul kapliyor hepsinin yerini...yeni yeni dersler...projektorlu ama oerdesiz amfiler...5 saat suren...baslamadan biten dersler...vefa(semt olan)..huzun.(duygu olan)...yorgunluk..falan filan...
10 Ekim 2007 Çarşamba
-hanfendi...o basinizdakini cikarip sapkayi ole taksaniz...
-(icimden)takarim takmam sana ne hem ben seni de takmam ki!... yenisin sen belli...takmam ben seni...hic birinizi takmam...ama kafama istediimi takarim sen karisamassin...dierlerde kariamaz...bak kizarim....ufffffffff...hem hanfendi kim ben diilim o kesin...ben hum yaaa...hanim da diilim efendi de diilim...gidin basimdannnn
garipti...10sn sora unuttum ama bloga yazmak icin aklimda tuttum...yaziim ki dedim...unutmiyim...bi gun okuyup gulim(agalincak halimize)...bi de yazdikalrim anlasilmio biliorum...dun sabahtan aksama kadar gezdim...bugun de...he arada bi de okula gittim..aman o da bi cesit gezme iste...
-(icimden)takarim takmam sana ne hem ben seni de takmam ki!... yenisin sen belli...takmam ben seni...hic birinizi takmam...ama kafama istediimi takarim sen karisamassin...dierlerde kariamaz...bak kizarim....ufffffffff...hem hanfendi kim ben diilim o kesin...ben hum yaaa...hanim da diilim efendi de diilim...gidin basimdannnn
garipti...10sn sora unuttum ama bloga yazmak icin aklimda tuttum...yaziim ki dedim...unutmiyim...bi gun okuyup gulim(agalincak halimize)...bi de yazdikalrim anlasilmio biliorum...dun sabahtan aksama kadar gezdim...bugun de...he arada bi de okula gittim..aman o da bi cesit gezme iste...
8 Ekim 2007 Pazartesi
gene korktum yollardan, gene sindim koseme...annem diyor ne var vefa da? gitmem lazim vefaya...kafam karisik gene, bir seyler okudum ruhum da karisti,yollar karisik, hersey karisik, merak ediyorum?kim hayal ettigi yerde bizim nesilde, ben?bilmiyorum hayal etmedikleri, hayalinden korktuklari yerlerde olanlardan heberim var ne yazik...keske olmasaydi, keske okumasaydim,keske gozlerim dolmasaydi...3 yil once olsa sevincten dolardi belki, ama simdi gecti...cok gecti. hayaller degisti, hedefler silindi...sonbahar yaprakalri gibi...ruzgar nerden eserse...salindik oylece..bosver be canim sikma canini gececek...alisacaksin belki...ama alisma sev mumkunse..gerci seviyosun belli ki ama alisamadin, neye alisamadin ki? alismayi deneme belki de sevmeye devam et sadece...birak hayat nasil akiyorsa oralarda sen de oyle ak..
bi resim vardı...üstünde yalnızlık...kararsızlık...bu da benden geldi
bekledim
seni çok
saat vardı
kolumdaydı
sahil yolundaydı
geç kaldın
bensiz kaldın
nefessiz kaldın
hevessiz kaldın
geç kaldın
sessiz kaldın
umutsuz kaldın
hayalsiz kaldın
geç kaldın
gerçeksiz kaldın
gereksiz kaldın
bensiz kaldın...
seni çok
saat vardı
kolumdaydı
sahil yolundaydı
geç kaldın
bensiz kaldın
nefessiz kaldın
hevessiz kaldın
geç kaldın
sessiz kaldın
umutsuz kaldın
hayalsiz kaldın
geç kaldın
gerçeksiz kaldın
gereksiz kaldın
bensiz kaldın...
6 Ekim 2007 Cumartesi
bir sürü şey...
okul başladı. henüz hiç derse girmemiş olsam da başladı...sayın rektörümüz!konuştu adet yerini buldu...yalnız sanki bu sene olay yoktu. ben bile şaşırdım.
ders seçmekti,şuydu, buydu derken karışmış olan kafama bir de bu sene dahil olmayı düşündüğüm etkinliklerle ilgili çalışmalar takıldı...bugün osmanlı türkçesi derslerine başladım, minyatürde bayramda sonraya...sonra bisav var,kaydolmayı unutmassam eğer seminerlerine katılacağım
ama nedense bunlara enerjim var mı emin değilim tek bildiğim cok istediğim...
birde geçenlerde asfa mmd'nin iftarına katıldım organizasyon da, katılım da beklediğimden iyiydi buna da şaşırdım...artık şa şırmadan hayatın akışında kaybolmadan o akışta var olmak istiyorum...
şimdi seyreyliyorum seni
ey hayat
bana sun güzelliklerini
neşeli masallar anlat
mavi ile yeşil buluşsun gözlerinde
renklerin ahengi
sen ve ben
dalalım uykuya masallarında
ah hayat
üzme beni artık
neşeli masallar anlat
sırça köşkü
gizemli ormanı
renk renk çiçeklerini
sevdiğin herşeyi
bana neşeli masallar anlat
gel hayat
29 Eylül 2007 Cumartesi
bugun benim icin cok ozel bir gun...hayatta cok deger verdigim insanlardan birinin dogum gunu, hayatin merkezine ozel gunleri koymasam da biliyorum...hatirlanmak guzeldir.nuriscim sen hep hatirliyrum, cok ozluyorum,simdi beraber olsak ne guzel olurdu, beraber pata yapar, berabe rkutlardik dogumgununu...sarkilar soylerdik beraber,kosardik cocuklar gibi, gezerdik, alisveris yapardik...bir suru sey, nuriscim nolur seneye burda ol...amerika cok uzak degil ucaga atladin mi 10 saat:)atla gel, esyalarini da yaninda getir...tebi aileni de:0ve bir daha gitme...cok ozledim, sana bir hediye hazirlamistim ama bloga koyunca cok feci bozuldu...renkler fln ters dondu, okunmuyor da, ama ustune tiklarsan yeni buyuk olarak acilir guzelce gorursun:)
27 Eylül 2007 Perşembe
bir bahar aksami....
gecen hafta ki yazamama durumumdan dolayi atlanmis birseyleri paylasacagim simdi...bu ramazanin en guzel iftarini ettik gecenlerde, kimisi 2 senedir kimsi bir kac aydir gormedigim arkadaslarim ve sultanahmet, muhtesem bi atmosfer....kimse olmaz mi yanliz kalirmiyiz...ya sogukluk olursa derken baslayan ve hic bitmesin dedirten saatler, cok seviyorum ben arkadaslarimi, beni sevenler de var iclerinde mutlaka...o sohbet ortami, eski gunlerdeki gibi, sicacik, ne yemek muhim benim icin ne baska sey, herkes benle hemfikir degil belki ama olsun, hersey cok guzel,..hatirlamak ve de nelere guldugumu, nasil kendimi kaybettigimi, neden onlari boyle cok ozledigimi...hissetmek derinden sultanahmeti, namazi...ve tadini farketmeden sohbet arasinda icilen kahveler,bir de takintim var sevmem takim olmayan birsey, fincan ve tabagi uyumsuz, ama bosver... sekersiz sevmem ben ama olsun, cok seker var etrafimda...ve gece biterken bogazdan esen ruzgarla, icim sicacik...uskudar guzel...deniz guzel, hersey guzel bana bu gece...eve gec kalmak bile guzel...simdi hizlica yazdim kusurlarim affola, bekleyen bir arkadas var zira,unuttum gene klavyeyi bosver....bir bahar aksami caliyor simdi fonda...sonbahar da bahar degil mi?
26 Eylül 2007 Çarşamba
bir gün
dün okuldaydım...aylar sonra sabah erkenden kalktım...otobüsde kitap okudum, vapurda mide bulnatısıyla,boğazın dalagalarını izledim...sirkecide güneş parlarken yüzümde, ben bu şehri seviyorum dedim, pis havası temiz gibi geldi ilk kez, özlemişim...tramvay sıkış tıkış değildi Alahtan sinirlenmedim...önce çemberlitaşta bir han aradım sokak sokak gezip...halbuki cadededeymiş. sonra laleli, ben beyazıd desemde...ve o kapı, yeni güvenlik görevlileri bile kızdıramadı beni, özlemişim okulumu...çok erken gitmişim dolaştım öylece...gezdim kat kat...girdim ilk kez gördüğüm amfilere... izledim, dar sokakları,kocaman pencerelerden...sonrasını anlatmayayım, hep kalabalık, hep bekleme, hep bürokrasi...sevmediğim şeyler yani...sevdiğim kocaman pencerelerin önüne konan güvercinlerin kararsız hali, gitmeli mi gitmemeli mi?...
24 Eylül 2007 Pazartesi
yazacak cok sey vardi son gunlerde, iyi seyler, kotu seyler...yazmaya bazen vakit yoktu bazen istek...bazense bilgisayarin basina gectigimde yazmak icin, hep yapilacak baska seyler cikti...bir hediye hazirlandi...bazi isler halledildi...arkadaslarla konusuldu...bir dolu sey...ama icinde bloga yazmak yoktu, oysa yazacak cok sey vardi...simdi de daha fazla ertelemeden, klavyeyi turkceye bile cevirmeden,oylece eski bir dftere yazar gibi...hoscakal blog,yakinda gorusmek uzere....
16 Eylül 2007 Pazar
başım ağrıyor...
bugün bir enteresanlık mevcut bende ben mi orucu tutum oruç mu beni emin değilim. başım ağrıyor... midem bulanıyor...sanki her an düşüyorum...şekerim mi düştü nedir anlaşılan ben bu ay oruçtan başka birşey yazamayacağım...düşünemeyeceğim...çok yazık...hayır orucun bendeki asıl yan etkisi bu değil...keşke olsa...asıl sorun bende oluşturduğu sinir ve duygusallık durumu...her şeye aşırı tepki veriyorum...2 gündür 2 aydır ağlamadığım kadar ağladım,bağırmadığım kadar bağırdım...ilk iki gün müthiştim. 3.gün fos çıktım kısacası...biran önce kendime gelmem lazım...şuan anladığım kadarıyla bir diğer yan etki de yazamamak olsa gerek...saçmalıyorummmmm
15 Eylül 2007 Cumartesi
13 Eylül 2007 Perşembe
Hoşgeldin Ramazan
bugün Ramazan ayının ilk günüydü, sahura kalkıldı, oruç tutuldu, iftar yapıldı...tabii inananlar ve kuvveti olanlar tarafından. ilginç olan ben bu sene cok endiseliydim, önceki yıllara göre oruçlu olacağımız saatler daha uzundu,ya başım agrırsa, ya susarsam diyordum, şimdiye kadar böyle sıkıntılarım olmamıştı çok şükür...bugün endişelerimin yersiz olduğunu anladım çünkü Allah bizi bizden iyi biliyor, hatirladim...ve hissettim, ibadet etmenin keyfini, bu güzel ayın tüm o ruhunu daha ilk gününden hissettim, çünkü beklediğimin aksine iftara kadar hic acıkmadim, hic susamadım, halbuki gün boyunca bardak bardak su içerim, aklıma bile gelmedi...şükretiim,yaratana ve onun tüm nimetlerine, şu güzel aya, her dakikasına...Rabbim daha nice guzel ramazanlar göstersin inşallah bizlere
12 Eylül 2007 Çarşamba
ıslandım
beklenmedik yağmur Üsküdar`da yakaladı beni, ıslandım ıslandım...daha kötüsü uzun süre de ıslak kaldım-kuruyana kadar-simdi başımda ağrı, vücudumun tümünü saran hastalık hissi, yarın Ramazan başlıyor unut hasta olmayı diyorum kendime...olmam İnşallah zira yılın en sevdiğim donemi yarin başlıyor. Rabbimizi, ihtiyaç sahiplerini, hatırlanması gereken bir çok değeri bize hatırlatan, çok güzel bir ay başliyor, İnşallah çok güzel baslar ve öyle de geçer...hepimize hayırlı olsun
10 Eylül 2007 Pazartesi
bir degisiklik...
bloga ilk yazmaya basladigimda, imla kurallarina hic dikkat etmemeyi dusunuyordum, zira yazilarim dogalligini kaybediyormus gibi geliyordu, ama vazgectim yeni bir karar aldim bundan sonra elimden geldigince dikkat edecegim,bu kararimi internette dolasirken, bozuk imlalardan nasil rahatsiz oldugumu farkedince aldim,- gerci yazilarin dogalligini yitirdigi ve usluplarin tekduzelesdigi konusunda fikrim devam ediyor-. tabi yazilarimin mukkemmel olmasi degil simdilik hedefim, ama bir baslangic yaptim ve ilk yazimda ki "diil", "olduundan" seklindeki kelimeleri duzelttim. eger varsa, okuyucularimin bu konudaki gorusunu bilmek, duzeltmelerini almak isterim...yanliz noktalama isaretleri konusunda sikintim buyuk, hic sevmiyorum onlari... nokta, virgul yetiyor bana. arasira da soru isareti ama yine de onlari arttirmak icin de caba gosterecegim. insalah yakinda klavyemi turkceye cevirip o seklide kullanmaya alismaya da calisacagim, gerci biraz zor gorunuyor ama artik bir seyler yapmam lazim,durum vahim.
8 Eylül 2007 Cumartesi
1ay
bloga yazmaya baslayali tam 1 ay olmus. bu sure belki cok kisa belki cok uzun...hayatin icinde bulundugun dilimine gore degisiyor, ben simdi zamani yakalayamadigim, bir turlu tutamadigim bir donemindeyim. uzunu kisayi hissedemiyorum, zaman geciyor, ben ayniyim, yerim hep degisik, yarin nerde nasil olurum, ne hissederim bilmiyorum. dusunuyorum bir ay sonra da yaziyor olur muyum? ya bir yil? peki ya on?...
6 Eylül 2007 Perşembe
yazmak yada yazmamak
birkac gundur hep aklima yazacak seyler geldi, defalarca da bilgisayarin basina oturdum hatta hic kalkmadim ama nedense yazamadim, hic birsey yazilmaya deger gelmedi bana...oysa guzel seyler vardi anlatacak arkadaslar, kalabalik sohbetler, muhabbet muhabbet, elmali turta, elmali kurabiye,elmali kurabiyemsi...ve anlatacak sikintilar, yorgunluklar , kosusturmalar, tembel olma durumum,falan filan. yarinda tembel olmam insallah zira yapilacak isler var, bigin ki gibi sokakta olu gibi dolasmak istemiyorum. hersey keyifli gitsin istiyorum, oyle umuyorum...birde yeni takilarim var biri cok guzel mor biri de digerlerinden daha az nefret ettigim bir tonda pembe iki tane tahta boncuktan bileklik, az gorusulen, uzaklarda yasanan, cocukluktan kalma ama hic unutulmayan bir arkadastan bileklik...ne tatli bir duygu, cok guzel bilekliklerim, insallah kaybetmem. malum takilarla aram iyi degil...
2 Eylül 2007 Pazar
ummadım bulmadım...
bugun harry potter'a gittim öylesine birşey ummadan,ilk çıktığı dönemde kitaplarını hızla ve heyecanla okuduğum, filmelerini sabırsızlıkla beklediğim ama hep hayal kırıklığına uğredığım harry potter serisi uzayan aralarla beni kendinden soğutmayı başardı, tebrik ediyorum. bugun filmi seyrederken hatırladım yinede kitabı ozaman bende uyandırdığı heyecanı, galiba 2 gün sürmüştü okumam(geceler de dahil sayılabilir)şimdiyse bende sadece çocukları kötü etkileyebilecek bir film hissi uyandırdı...yaşlanmışım galiba
1 Eylül 2007 Cumartesi
hosgeldin sonbahar
seviyorum bu mevsimi, yagmuru, tatli esen ruzgari, vakarla dokulen yapraklari...bu sonbahar oncekilere benzemiyor simdilik,hem benim icin hem istanbul icin...ama simdi kendimde, ve istanbulun sonbahari pek seven bir tepesinde, evimde soluyorum yagmur kokusunu, seviyorum ben bu mevsimi, aniden bastiran ruzgarla bahceden eve esya kacirma halini, kararsiz, bir sicak bir serin, bir durgun bir kizgin olma seklini seviyorum, bu sonbahar cok guzel gecsin istiyorrum, kendimi bulmak, ruhuma kavusmak, sansli olmak istiyorum...eylulun 1nde 2sine dogru giderken, hala bitmedi drina koprusu buldum ya sukur diyorum...drina koprusunun ustunde uyu bu gece hum ama mutlaka guze uyan sabah, ustunden gecen savaslara, acilara inat, yalniz keyifleri hatirla ve uyan yeni bir gune sabah uyandiginda hala hatirlamaa calis kac kez islandigini guz yagmurlarinda, ve umut et islanacaksin daha da...
29 Ağustos 2007 Çarşamba
kayboldum
zamanın mekanın hayatın içinde kayboldum...teknolojiyle ilişkiimkesilmiş durumda...ne kandilde birkaç kelime yazabildim...ne öncesinde ne sonrasında...ama biraz daha iyiyim galiba...daha iyi olmak umuduyla bekliyorum şimdi...ne zincir kaldı ne başka şey...bir tek kafamda karıiıklık ve bir hissizlik hali...güle güle blog kendi evimde ve kendimde görüşmek dileğiyle
26 Ağustos 2007 Pazar
uffff
neden arıyorum mutlu olmak için...i need a new solve...i'm totaly lost...don't know where don't know why...i just need something to put me alive..but there is nothing around...nothing i want happens...everything's so complicated...life is going bad bad bad...kendimi ifade edecek birde dile ihtiyacım var galiba...olmuyor boşaltamıyorum içimdekileri bildiklerimle...Allahım yardım et bana...beni mutlu edecek bir şeye ihtiyacım vaaaaaar...
yarin oldu bugun...
evimden yaziyorum...dunun yarininda...ve diyorum ki Allahim koru bizi kotunun kotusunden yetti bu kadari..sifa ver lutfen...bi kac gun once tahmin ettigim gibi 1-2 yil surmedi pismanligin gelmesi 2 gun yetti...hersey cok kotu gitti...kafam karisik vucudum yorgun...gulumsemeye ve baska seyler dusunmeye calisarak gecen bir gunun ardindan... aklimda sadece yalpalayan, oraya buraya dusmekten son anda kurtulan halim var, hasta olan ben deilim aslinda sadece hassas olanim galiba...uyumak istiyorum ve uykum kabuslarla bolunmesin istiyorum...ama yatmaya cesaretim yok...midem bulaniyo...galiba biraz da atesim var...gecsin artik hersey ,yarin guzel bi gune uyanalim, lutfen bitti,hersey yolunda desinler...ben hungur hungur aglamadan bitsin bu iskence lutfennnn
25 Ağustos 2007 Cumartesi
zincir....
zincir kırıldı dun istemeden. fazlaca mesgul olan kafamda yazdıgım onca yazının hiç biriniı yazıya dökmek mümkün olmadı. ne zaman vardı ne de guc...enteresan deneyimlerle gecen bir günün ardından bir dakika dahi uyumadan gecen bir gece...düşünmek düşünmek...hayatı...ölümü...acıyı...ve en çok da kararları düşünerek geçen...hem bedenimin hem aklımın yorulduğu bir gece...onlarca blog dolduracak kadar düşünce...fakat ne ilginç hepsi silinmiş durumda beynimden...sadece uyumak isteğim bir şey düşünmeden...üzülmeden...zor görünüyor şimdilik...yabancı bir odada yabancı bir bilgisayarda öylesine yazılmış bir yazıyla hoscakal şimdilik ey blog...yarın görüşmek ümidiyle...
23 Ağustos 2007 Perşembe
hastane ve ben
gunumun yaklasik 8 saatini hastanede gecirdim. sanirim bugune kadar en uzundu, fazla zorlu olmamakla beraber, guzel sayilmazdi tabii. bir defa hastane denilen yeri hic bir haliyla sevmiyorum. iceri girdikten kisa sure hafif bir bas donmesi, mide bulantisi buluyor beni, halbuki artik ilac kokmuyor hastaneler, hatta otel saniyor bazilari kendini, ama adi antipatik bir kere, sifahane olsa eminm boyle etkilemeyecek, ama hasta kelimesi bastan sarsiyor; illa ki basiyor beni, oyle cok kotu anilarim falan da yok halbuki hastanelerle ilgili, ama yok anlasamiyoruz bir turlu...bugune kadar hastaneye cocunlukla dogumlar icin gitmisimdir, sayisini unuttugum kuzenlerimin, suslu kapilari, neseli aile uyeleriyle, dogum sonrasi zityaretlerine gitmisimdir hep. kucuk bir bebek, gulen yuzler ama yok yine on dakikadan sonra, basimda bir donme, midemde bulanti...tabi bir tek dogumlar icin gitmedim hastanelere...ufak tefek operasyonlar; bol bol bademcik ve geniz eti amaliyati, apandis, burun ici bir seyler ama hep operasyon niteliginde olaylar icin gittim. tabii birde yogun bakim maceramiz vardi ki hastanede, kisa zamanda cok sey hisstemistim, cok aci cekmistim orada, henuz bir cocuk olarak, sevdiklerimin uzuntusunu gormek, hastaneden daha da uzgun, belki de yikilmis olarak ayrilma ihtimalimizin oldugunu bilmek, herkesin gozunde o korkuyu tekrar hissetmek, ama yarim saatten uzun durmadigima eminim, fakat daha uzun surebilir anlatmam, Allahtan korktugumuz gibi sonuclanmamis da sadece keyifsiz bir ani bizim icin...bugun ki ise bambaska, radikal bir kararin sonucu olan, riskli ve uzun bir ameliyat, hic desteklemedigim ve pismanlik duygusunu bir kac yilda getirecegini bildigim, geri donusu olmayan bir ameliyat,ve zor bir bekleyis, gecmeyen zaman, zorda olsa bittikten sonra bile sancisi dinmeyen, cikti mi?, yogun bakimda mi?, iyi mi?, gorsek?, hazir degilmi? neden?, ne zaman olur?... derken gecen zaman ve midemde bulantisi, basimda donmesi devam eden yorucu bir gunun ardindan ceset gibi ben...
22 Ağustos 2007 Çarşamba
after party...
eglence, bicim bicimdir kanimca, kimisi sarhos olup kendini kaybettiginde eglenir bana iskence gibi gorunsede, kimi icinse bagirmaktir belki, bqzilari icin sarki soylemek, calismak...bir suru seyin karsiligi olabilir belkide. kimileri de eglenmeye ihtiyac duymaz pek fazla tv seyretmek bile eglence olabilir bazialri icin. kimilerininse eglence analyislari gariptir biraz benim gibi kimi zaman deniz kernarinda dalga sesi eglendirir beni kimi zamansa hiz treninin tepesi...bazende pek de tarzim olmayan eglencelere kalirim sanssizliktan...bugunde ogle bir eglencedeydim..herkesin eglendigi benim sikildigim ilk etapta... zira ben pek oyle herkesin orasinda eglenemem...cok gizemli konustum galiba, bu eglencenin adi kina...
kına gecesi
isim
Düğünden önceki gece kızın evinde gelinin parmaklarına kına yakılırken yapılan eğlence. diye tanimalmis saolsun TDK, kim bilir kac yillik tarihi var bu gelenegin, internetten arastirip bulmak muumkundur kanimca ama yorulmus durumdayim suanda parmakalrim ve gozlerim bile senkronize degil, ne yazdigimin farkinda sayilmam. ama ben bu gelenege zor da olsa alistim. bir suru kizin toplanip once ortada o daldan bu dala calan muzige ayak uydurma cabasi ve onlari seyreden orta yasli kadin toplulugunun sohbet ortami, sonra gelen kina mevzuu, bilmeyenler icin ayrintiya girmek lazim(ders mi anlatiyorum ben) elelrinde mum tutan bir gru kizin olusturdugu cadirin altindan genellikle geleneksel kiyafetler-bindalli vs.-icinde bazende oldugu gibi ama mutlaka kafasinda parildayan, komik, kirmizi, tulbent vari bir seyle ortaya gelen gelin-adayi-aday cunku henuz dugun olmus degil. esiden ortamda guzel sesiyle meshur bir gonullunun soyledigi yuksek yuksek tepelere... nameleri simdilerdeyse saolsun candan ercetin ne guzel soylemis seklinde gelinin etrafinda mumla gezme dururmu-ki beni en cok kasan tarafi budur zira arkanizda kina gecesine kendisini fazlasiyla kaptirmis biri tarafindan sacinizin yada elbisenizin tutusturulmasi imkani her zaman mevcuttur.-sonra gelini aglatmak icin bosa bir caba-herkes kendi begenip bulduguyla evlenince aglama olayi da manasini yitirmis durumda-sonra gelin elini acma, kayinvalide nerede altin nerede tarzi soylemelrle gelinin avcunun icine konulan altin ve sonrasinda olayin en merkez noktasi kina yakma mevzuu. ve islem tamam hepsi bu toplasan toplasan 15 dakika, ama kina gecesi en az 2 saat. neden? e bu kizlar kurtlarini dokecek, kisacasi adet kizalrin kurtlarini dokmesi uzerine kurulu, kina fln palavra, ben gelecek nesilleri kina yakilmayan kina geceklerinin bekledigini dusunuyorum. ama dikkat yine kina gecesi, bekarliga veda fln degil...yalniz unuttugum bir sey var o da isin kuruyemis kismi kuruyemissiz kina gecesi olmaz, illaki kina gecesi dagitilir, naylon bardakta, kasede, posette, tuller icinde ama mutlaka...bende icinden tuzlu misirlari secer bu konudan da nasibimi alirim...
iste bugunu boyle bir organizasyonla tamamladim yada dunu...ama ben bu safhalrin cogunda yokum. benim oalyim herkes kurtlarinin buyuk bolumunu doktukten, gelinin eli igrenc kina rengine boyandiktan sonra gecenin son dakikalarina ilerlerken pistte kalan kurtlari bir turlu dokulmek bilmeyen insan grubunun arsiina karisan damat halayindan tutun... sakin sakin ha seklinde baslayan ve baska baska sekilelrde devam eden her telden calan muzige sanki herzaman dinledigim seylermis gibi eslik eden, yerinde duramayan, hiperaktif izlenimi veren ben dahil oluyorum. ama ole saatlerce pistte durmak yok acilisi kim yaparsa yapsin kapanis benden 20 dk. yeter bana zaten o sirada elbisemin bi yerleri parcalanmis, ayakabimin biy yerleri kopmus, birileri bana coktan carpmistir, daha fazlasinin bende olusturacagi tahrivbati sinir sitemim akldirmaz 20 dk. bana yeter ve gece biter, geride elimde ayakabilarim, kipkirmizi yanaklarim, dagilmis suratimla ben kalirim...birde gozlerim ifadesini yitirir, artik bakan ben degilimdir...
kına gecesi
isim
Düğünden önceki gece kızın evinde gelinin parmaklarına kına yakılırken yapılan eğlence. diye tanimalmis saolsun TDK, kim bilir kac yillik tarihi var bu gelenegin, internetten arastirip bulmak muumkundur kanimca ama yorulmus durumdayim suanda parmakalrim ve gozlerim bile senkronize degil, ne yazdigimin farkinda sayilmam. ama ben bu gelenege zor da olsa alistim. bir suru kizin toplanip once ortada o daldan bu dala calan muzige ayak uydurma cabasi ve onlari seyreden orta yasli kadin toplulugunun sohbet ortami, sonra gelen kina mevzuu, bilmeyenler icin ayrintiya girmek lazim(ders mi anlatiyorum ben) elelrinde mum tutan bir gru kizin olusturdugu cadirin altindan genellikle geleneksel kiyafetler-bindalli vs.-icinde bazende oldugu gibi ama mutlaka kafasinda parildayan, komik, kirmizi, tulbent vari bir seyle ortaya gelen gelin-adayi-aday cunku henuz dugun olmus degil. esiden ortamda guzel sesiyle meshur bir gonullunun soyledigi yuksek yuksek tepelere... nameleri simdilerdeyse saolsun candan ercetin ne guzel soylemis seklinde gelinin etrafinda mumla gezme dururmu-ki beni en cok kasan tarafi budur zira arkanizda kina gecesine kendisini fazlasiyla kaptirmis biri tarafindan sacinizin yada elbisenizin tutusturulmasi imkani her zaman mevcuttur.-sonra gelini aglatmak icin bosa bir caba-herkes kendi begenip bulduguyla evlenince aglama olayi da manasini yitirmis durumda-sonra gelin elini acma, kayinvalide nerede altin nerede tarzi soylemelrle gelinin avcunun icine konulan altin ve sonrasinda olayin en merkez noktasi kina yakma mevzuu. ve islem tamam hepsi bu toplasan toplasan 15 dakika, ama kina gecesi en az 2 saat. neden? e bu kizlar kurtlarini dokecek, kisacasi adet kizalrin kurtlarini dokmesi uzerine kurulu, kina fln palavra, ben gelecek nesilleri kina yakilmayan kina geceklerinin bekledigini dusunuyorum. ama dikkat yine kina gecesi, bekarliga veda fln degil...yalniz unuttugum bir sey var o da isin kuruyemis kismi kuruyemissiz kina gecesi olmaz, illaki kina gecesi dagitilir, naylon bardakta, kasede, posette, tuller icinde ama mutlaka...bende icinden tuzlu misirlari secer bu konudan da nasibimi alirim...
iste bugunu boyle bir organizasyonla tamamladim yada dunu...ama ben bu safhalrin cogunda yokum. benim oalyim herkes kurtlarinin buyuk bolumunu doktukten, gelinin eli igrenc kina rengine boyandiktan sonra gecenin son dakikalarina ilerlerken pistte kalan kurtlari bir turlu dokulmek bilmeyen insan grubunun arsiina karisan damat halayindan tutun... sakin sakin ha seklinde baslayan ve baska baska sekilelrde devam eden her telden calan muzige sanki herzaman dinledigim seylermis gibi eslik eden, yerinde duramayan, hiperaktif izlenimi veren ben dahil oluyorum. ama ole saatlerce pistte durmak yok acilisi kim yaparsa yapsin kapanis benden 20 dk. yeter bana zaten o sirada elbisemin bi yerleri parcalanmis, ayakabimin biy yerleri kopmus, birileri bana coktan carpmistir, daha fazlasinin bende olusturacagi tahrivbati sinir sitemim akldirmaz 20 dk. bana yeter ve gece biter, geride elimde ayakabilarim, kipkirmizi yanaklarim, dagilmis suratimla ben kalirim...birde gozlerim ifadesini yitirir, artik bakan ben degilimdir...
sadelik en sevdigim sey sanki, herseyin sadesini tecih ediyorum galiba...ama bir yandan da seviyorum parildayan suslu her tarfindan bir sey fiskiran seyleri boyle hayatlari,boyle resimleri, boyle durusu olan insanlari, kiliklari. ama kendimle yan yana getiremiyorum bir turlu. sanki bir parca suslenirsem herkez beni farkedecek, cirkin olacagim, ben olmayacagim... oysa ruhum tasiyor cesitli susleri farkli renkleri, istiyorum bendende fiskirsin icimdeki renkler, sesler, ama izin de vermiyorum kendime. ve en cok da giyim de boyleyim, bugune kadar(ki yasim 18) akranim olan diger kizlarin aksine toplasan toplasan 5 kez hafif suslu kategorisine girmisimdir. taki takamam pek, takim da yoktur. zira bugune kadar bir takiyi iki kere takmak pek nasip olmamistir bana, taktiktan yaklasik 15-20 dakika sonra daralir bir yerlere firlatir bir daha da bulamam takilarimi belki de bulmak istemem alirken cok sevdigim ne hos dedigim halde. makyajdan anladigim siyah goz kalemimi, surup dagitmak sanki 3 gun once surmusumde dagilmis goruntusu olusturmaktir, yeni yapilmis makyaj goruntusu bana gore degildir. bu makyaj dedigim sey de 8-10 defa en fazla bu gune dek. ama nedense beni boyle gorenler hemen bu goruntuye alisir, her zamanki halim sanir, hatta nasil olmussa lisede 1-2 defa surdugum kalem hocalarimin aklinda yer etmis ve gorusmeden gecen belli bir zamandan sonra beni gorduklerinde makyaj yapmamama hayret etmislerdir ilginc bir seklide, yuzume fondoten degmisligi yoktur, goruntusu bile korkutur, ruj denilen seyi surmemle silmem bir olur, ama yine de baskalarina makyaj yapmayi bilirim, resim yapmak gibidir benim icin eglencelidir renklidir...simdi bugun neredeyse 1 yil ustune susleniyorum annemin diktigi mor, parlak elbisemi giymek planim ama her an cayabilirim aksam gelip giyindigimde ayanda kendimi gormessem isler degisir cok defa da olmustur bu, aynadaki ben degilsem kot pantolon tunik moduma geri donerim dogustan fonlu saclarimi toplar okula gidiyormus goruntusune burunurum ki farkedilmeyeyim, utangacta degilim ama anlamiyorum nedir bu halim. eger fotograf makina(m?) buralarda olsaydi aksesuarlarimin resmini cekip bloguma ilk defa benim cektigim bir resmi koyacaktim ama olmadi simdilik netten buldugum, gorup ne hos seyler dedigim yinede benden uzak durmasini tercih edecegim aksesuarlarin resmini birde gordugum zaman fellik fellik kacacak yer arayacagim bir makyaj setini ekliyorum ki her blogu actigimda bunlari goreyim, yolumdan sasacak olursam kendimi geleyim...
21 Ağustos 2007 Salı
nerdesiiiiin?
yazdigim yazidan beri surekli olarak o alplerdeki fotografi ariyoru, bana kendimi heidi gibi hissettiren o resim yok olmus. elimdeki bi kac senelik nat geo lari inceledim ama bulamadim. gerci sayfa sasyfa bakamadim, konualr bolumunde de yoktu maalesef, soyle bir goz attim hepsine, internette aradim ama bir suru fotograftan hic biri benimkine benzemiyordu, aslini bulana kadar idare edecek bir sey buldum en sonunda, gerci benimkisiyle alakasi yok, ama verdigi his biraz benziyor diyelim...simdilik idare edelim
hayal kurmak serbest
bugun yazasim ustumde bir suru sey yazmak istiyorum aklima habire bir seyler geliyor. yarini beklersem unutucam biliyorum.onun icin yaziyorum...
hayal kurmayi sevmem aslinda, hayalperest olmaktan kimseye ayda gelmez kanimca, gerceklestirilemeyecek hayallerle vakit harcanir en fazla ve kurdugun hayalleri hic biri gerceklesmeyince hayal kirikligi...ama hayallerin gerceklesmesini beklemek hata, hayal iste olmayacak bir sey ki hayal ediyrsun olacaksa plan yap, hedef belirle...
bir de hayaller vardir sadece bir ani hayal ederse olamsi pekala mumkundur iste benim dun gece dusunmekten vakit buldukca kurduklarim gibileri...
bir resim vardi sanirim national geographic ten akilmda kalmis emin degilim. bir makalenin icinde bir fotograf alplerde bir ev tahta pencereleri acilmis panjur mu demeli bilmiyorum...bahar var alplerde, cicekler gorunuyor pencerden rengarenk, iste o fotograf geldi aklima ve orda olmak istedim pencereden disari bakmak, ruzgarin ve gunesin ahengine birakmak kendimi, birda boyle degilim tabi ayz hali yok ustumde zayifim, beyazim, saclarim hayal ettigim gibi, saclarimi ruzgara birakmsiim, saliniyor-demek etrafta kimse yok-ozgurum ama bir anlik bir fotograflik ozgurluk bu dusunmeme ozgurlugu kasteddigim dusunmeden hissetmek ve sukretmek yaratana doga icin, nefes iicin, hersey icin...
hayal kurmayi sevmem aslinda, hayalperest olmaktan kimseye ayda gelmez kanimca, gerceklestirilemeyecek hayallerle vakit harcanir en fazla ve kurdugun hayalleri hic biri gerceklesmeyince hayal kirikligi...ama hayallerin gerceklesmesini beklemek hata, hayal iste olmayacak bir sey ki hayal ediyrsun olacaksa plan yap, hedef belirle...
bir de hayaller vardir sadece bir ani hayal ederse olamsi pekala mumkundur iste benim dun gece dusunmekten vakit buldukca kurduklarim gibileri...
bir resim vardi sanirim national geographic ten akilmda kalmis emin degilim. bir makalenin icinde bir fotograf alplerde bir ev tahta pencereleri acilmis panjur mu demeli bilmiyorum...bahar var alplerde, cicekler gorunuyor pencerden rengarenk, iste o fotograf geldi aklima ve orda olmak istedim pencereden disari bakmak, ruzgarin ve gunesin ahengine birakmak kendimi, birda boyle degilim tabi ayz hali yok ustumde zayifim, beyazim, saclarim hayal ettigim gibi, saclarimi ruzgara birakmsiim, saliniyor-demek etrafta kimse yok-ozgurum ama bir anlik bir fotograflik ozgurluk bu dusunmeme ozgurlugu kasteddigim dusunmeden hissetmek ve sukretmek yaratana doga icin, nefes iicin, hersey icin...
uyumak yada uyuyamamak...
dun gece uyuyamadim yine. her zaman ki hatayi yaptim; yatmadan once kitap okumaya kalktim, halbuki cocuklugumdan beri biliyorum ki eger kitap beni sararsa yada icinden birseyler beni dusunmeye iterse o gece ne kitabi bitirmek mumkun olur ne uyumak ama yok inatciyim, gun boyu vakit bulmadim ya hic olmassa bir elli sayfa okur yatarim dedim. elli sayfa okudum sonra bir elli sayfa daha sonra uykudan gozlerim kapanirken kitabin kapagini ve isigi kapattim. uyumak icin hersey hazir. yanliz bir sorun var beynim durmuyor, on-off u da yok bu sistemin kendisi istemeden kapatamiyorsun. mesaisi dolmamis anlasilan, kitabin devamini yaziyor benim inatci dusuncelerim, hayir uykum var cok fena o da biliyor. ama yok ne uyku var ne rahat bana artik kalk diyorum kendine git otum macitin basina elbet birileri vardir msn olmadi okuyacak bloglar, gazeteler...bir suru sey. ama olmaz kalkarsam eger yataktan bu isin sonu yok. kabul edemem yenilgiyi savasicam diyorum. zannediyorum sabah 5 sularinda savas nihayet buluyor. tamam diyor ne halin varsa gor benim de pilim bitti artik...
yapmak istediklerim
bundan sonra aklima geldikce bloguma yapmak isediklerimi yazmaya karar verdim, boylece sadece aklimdan gecip unutlma ihtimalleri ortadan kalakacak, bir gun geri donup yaptiklarim, yapmadiklarim, yapamediklarim, yapmaktan vazgeciklerimi gorucem simdilik aklima gelenleri yaziyorum yada gelenlerin bi kismini yaziyorum birbiriyle uyumlu olanlari nedense...
grafik design fln ogrenicem-kendi bloguma fln yeticek, fotolar uzerinde oynayacak kadar zira grafiker olmaya niyetim yok henuz-
daha iyi yazi yazmanin bir yolunu bulucam-gercekten beni yansitan, bana ait yazilar-
ya bi izleyemedim dedigim filmleri izlicem
bi gun, ya abi ne kadar cok yazmisar cidiye almislar demek bu isi dedigim cins bir blog sahibi olucam
osmanlicayi adam gibi ogrenicem-adam gibi derken son doneme ait eserlerin matbu yazilislarini diil gayet eski el yazmalrini okumayi ve en azinda sozlukle anlamayi kastediyorum-
turkler soledir, dindarlar boyledir, bizim nesil soyle yapar diye elestirdigim olumsuz seyleri elestirmeyi birakip, bende zerresi olmadigini anlayana kadar cabaliycam-imkansiz gorunuyo ama olsun-
pek de uyumsuz oldular ama bole daha iyi galiba her neyse devami ne zaman eserse...
grafik design fln ogrenicem-kendi bloguma fln yeticek, fotolar uzerinde oynayacak kadar zira grafiker olmaya niyetim yok henuz-
daha iyi yazi yazmanin bir yolunu bulucam-gercekten beni yansitan, bana ait yazilar-
ya bi izleyemedim dedigim filmleri izlicem
bi gun, ya abi ne kadar cok yazmisar cidiye almislar demek bu isi dedigim cins bir blog sahibi olucam
osmanlicayi adam gibi ogrenicem-adam gibi derken son doneme ait eserlerin matbu yazilislarini diil gayet eski el yazmalrini okumayi ve en azinda sozlukle anlamayi kastediyorum-
turkler soledir, dindarlar boyledir, bizim nesil soyle yapar diye elestirdigim olumsuz seyleri elestirmeyi birakip, bende zerresi olmadigini anlayana kadar cabaliycam-imkansiz gorunuyo ama olsun-
pek de uyumsuz oldular ama bole daha iyi galiba her neyse devami ne zaman eserse...
20 Ağustos 2007 Pazartesi
felaket
bugun simdiye kadar bloguma gonderdigim 3 yaziya goz attim. ucunu de okunamaz buldum. tamam imla kurallari umrumda degil, hizli yazmassam beynimdekiler ucup gidecekmis gibi geliyor anladim. ama insan yazdigini bir defa okur oyle gonderir.
-ayy simdi de bir suru nokta virgul oldu-acaba hem konusur gibi yazmak hem de iyi yazmak mumkun mu? galiba eskiden yapiyordum bunu; lisedeyken falan bir seyler karaladigimda kendimce, yada odev yetistirdigimde boyle olmazdi yazilarim. sicak ve okunakli olurdu. simdi ya makale yazar gibi yaziyorum yada boyle sacmaliyorum. kubbelatina gitsem diyorum hani su yazi atolyesine cok super olur ama pahali ne yazik ben de burs yok. degil yazilarimi gelistirmek kitap almak icin bile burs aramadim ki ben..uff kubbealti iyi fikir ama once biraz pratik yapmak lazim-rezil olmak yaad olmamak- sonrada sponsor bulmak. hayir birde su ingilizce klavye olayi beni hasta edecek. sanki tr den yazmiyorum burasi america fln da ben birini kandiriyoruum. yok oyle bisey gayet istanbuldayim gayet turkce konusuyorum ama klavyem ingilizce. e duzelt ozaman... biri tembel mi dedi?
-ayy simdi de bir suru nokta virgul oldu-acaba hem konusur gibi yazmak hem de iyi yazmak mumkun mu? galiba eskiden yapiyordum bunu; lisedeyken falan bir seyler karaladigimda kendimce, yada odev yetistirdigimde boyle olmazdi yazilarim. sicak ve okunakli olurdu. simdi ya makale yazar gibi yaziyorum yada boyle sacmaliyorum. kubbelatina gitsem diyorum hani su yazi atolyesine cok super olur ama pahali ne yazik ben de burs yok. degil yazilarimi gelistirmek kitap almak icin bile burs aramadim ki ben..uff kubbealti iyi fikir ama once biraz pratik yapmak lazim-rezil olmak yaad olmamak- sonrada sponsor bulmak. hayir birde su ingilizce klavye olayi beni hasta edecek. sanki tr den yazmiyorum burasi america fln da ben birini kandiriyoruum. yok oyle bisey gayet istanbuldayim gayet turkce konusuyorum ama klavyem ingilizce. e duzelt ozaman... biri tembel mi dedi?
19 Ağustos 2007 Pazar
hayat ne garip...
neden garip bilmiyorum ama hayat cidden garip her gun baska supriz(nasil yaziliyodu ya bu?) sunuyor.. her gun baska hikayeler donuyor etrafimizda. insanalr degisiyor,ekleniyor,cikiyor hayatimizdan etkilenmemis gibi yapiyoruz hicbirseyden yada bazilarimiz fazlasiyla belli ediyor hislerini. mubalaga bir numarali dostumuz bazen cok azimiz kacabiliyr ondan. kacmak isteyen yok belkide seviyoruz acilarimizi, sikintilarimizi, sorunlarimizi buyutmeyi. ama nedense guzel seyler cabuk unutuluyor, sevinmeye korkuyoruz bazen de ardindan sikinti gelir diye...hayat garip cidden oynuyor bizimle eger basaramassak ona ayak uydurmayi. sarsiliyoruz gunden gune ve duruldugumuzda bocaliyoruz, anlamsiz geliyor hersey, gene mutlu olamiyoruz... yada hep mutsuz saniyoruz kendimizi gercek mutsuzlugu tadana kadar, o zaman anliyoruz herseyi,kiymetini bilemediklerimizi o zaman farkediyoruz ama hep gec oluyor, kimse hicbir seyin kiymetini vaktinde analmiyor su dunyada...hayat ne garip...
9 Ağustos 2007 Perşembe
anlasilamamak mi kotu anlasilmaktan korkmak mi?
kimse beni anlamiyor, sanirim bunu konusmayi ogrendiimden beri fln soyluyorum cesitli dillerde de soyleyedebilirim. dundu sanirim yine hatirladim cevremin beni anlamadiini, kizmadimda onlara o kadar alismislarki dunyaya kendi ozel yapim at gozluklerindne bakmaya mumkun diil benim gibi goremezler(ayni onlar gibi konustum)tanidigim insanalrin %80'i falan kendini dunyanin merkezinde saniyor, dusunuyorum bazen bende mi oyleyim. korkutoyor beni bu dusunce oyleyse cok korkunc. cunku aciyorum oylelerine hic mutlu olamicaklar, peki ben olabilcekmiyim? hayir, o zaman ne fark var? hic ama yine de benim at gozluklerim yok tamam kabul ediyorum kontakt lenslerim var ama gozlukalrden hep nefret etmisimdir. (ne igrencti-espri bile diil) neyse simdilik benden bu kadar devami yarin...
8 Ağustos 2007 Çarşamba
anlatacaklarim oldugundan degil
anlatamadiklarim oldugundan buradayim kendime, kimseye anlatamadiklarimi, korkma kotu seyler degil sadece herkesdeki gibi sikintilar heyceanlar en cok da dusunceler zira ben beynimin dusunme islevini durdurma yeteneigine sahip diilim-baskalari sahip mi onu da bilmiyorum-galiba uyurken bile dusunuyorum cunku ruyalarim genelde dusuncelerimden ibaret-karsi konulmaz'sacma' neden dusundugumu bilmedigim dusuncelerim-simdi bunlari bazen ifsa etmek bazen sacmaligini test etmek icin burdayim. belki sadece bugun burdayim yarin olmayabilirim. cunki hafizam pek kuvvetli degil yarin bi blogum olduunu unutmus yada unut gitsin demis olabilirim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)