13 Temmuz 2012 Cuma

Hikâye


Ben hikâye okuyamazdım, okumazdım, lise hatta ortaokul yıllarından beri hep çabaladım, her deneme başarısız oldu... Yahu koskoca Sait Faik'e kaç kez döndüm, bu sefer olacak, seveceğim hikâyeyi diye kaç deneme, ama yine olmadı. Sevemedim hikâyeyi, kısalığından şikâyet etmedim hiç, denemelerden aldığım keyif, şiire göz kırpışım, romana müptelalığım... Ama olmadı hikâye olmadı... Bir edebi türü kendime yasak ettim sonunda...

Taaa ki... Bir deneme daha yapmaya mecbur kalana dek, sen hakkında onca şey öğren, sempozyumlar dinle, dostlarıyla sohbetler et, onun hikâyesini kendine konu edinenlerle gez... Okuma
Olmaz dedim aldım elime "sır"rı, incecik kitap gözümde kocaman, sen ne külçe gibi ağır, tuğla gibi romanları bir gecede deviren edebiyat meraklısı (sevdalısı falan fazla kaçardı- o kadar da değil- zira), aldım elime evirdim çevirdim, bitmez bu 90 sayfa dedim, ama yahu bir fikrin olsun...
Bir gün işten eve dönüş yolunda, katık ettim... Olur şey değil ya oldu, nice zamandır aklımdaki bir mevzuya dair, nasıl edebi, nasıl şairane tespitler, üstelik hikaye içinde... Romandan daha akıcı, şirinden daha derin... Her cümlede başka şey gizli, her kelimede başka oyun... Olur, şey değil ya oldu, bitti kitap evi bulmadan yolum...

Sonra bir uzun hikâye, sonra bir başkası... Sonra başlasın hikâye alışkanlığı... iyi ki varsın Mustafa Kutlu


Hiç yorum yok: